Ben kimim?
Ekonomi, Moda, Stil
19 Eylül’de İzmir’de başlayan hayat yolculuğum, bugün profesyonel dünyada değer üreten, insana ve markalara dokunan bir vizyona dönüştü.
Bu sayfada sizlerle kurduğum ilk temas gibi, hayata da her zaman içten ve umut dolu bir selamla başladım. Güçlü değerlerle şekillenmiş bir ailede büyüdüm. Her koşulda pozitif kalabilen, hayatın içindeki güzellikleri görebilen annem; iş dünyasındaki başarıları, manevi duruşu ve sosyal yönüyle her zaman örnek aldığım babam; çocukluk yıllarımdan itibaren emeğin, sorumluluğun ve yardımseverliğin ne demek olduğunu bana öğreten anneannem ve dedem ile; zarafetiyle İzmir hanımefendiliğini yansıtan babaannem ve vizyonuyla ilham veren matbaacı büyükbabam…
Hepsine, bu sıcacık ortamda beni yetiştirdikleri için minnettarım. Onlardan aldığım değerler, bugün hem iş hem özel hayatımda yolumu aydınlatmaya devam ediyor.
Lise yıllarımda bilimsel merakım, biyoloji öğretmenimle birlikte yürüttüğümüz “Dilek Yarımadası’nda Sekonder Süksesyonun İncelenmesi” projesiyle TÜBİTAK Özel Ödülü’ne layık görüldü. Bu ödül, vizyonumu ve öğrenmeye olan tutkumun yönünü belirleyen önemli bir dönüm noktası oldu.
Üniversite eğitimimi İşletme alanında tamamladım. Marka Yönetimi, Müşteri İlişkileri, Liderlik, Aile İşletmeleri Yönetimi ve E-ticaret gibi konularda aldığım uzmanlık eğitimleri sayesinde; kurumların markalaşma süreçlerinden stratejik pazarlama ve satış yönetimine kadar geniş bir yelpazede bilgi ve deneyim kazandım. Bu bilgi birikimini sürekli güncel tutmak, benim için bir tercih değil, yaşam biçimidir.
İlk yaptığım yüksek lisans dönemimde, inşaat ve turizm gibi stratejik sektörlerde uluslararası projelere imza atmış bir şirkette profesyonel kariyerime adım attım. Ardından turizm, tekstil-mağazacılık ve inşaat gibi farklı alanlarda önemli tecrübeler edindim.
2014 yılında ise girişimcilik yolculuğuma başladım. Kendi tekstil markamı kurarak ilk koleksiyonumu hayata geçirdim. Aynı zamanda saat, mücevher ve tekstil alanında faaliyet gösteren bir e-ticaret girişiminin kurucu ortağı olarak dijital ticarette de aktif rol aldım.
İş hayatındaki dinamizmim, sosyal hayatla dengeli bir uyum içinde ilerlemektedir. Sevdiklerime vakit ayırmak, yeni yerler keşfetmek ve yaşadığım mutlulukları dostlarımla paylaşmak benim için büyük bir değer.
Hayatı dolu dolu yaşamayı seviyorum. Gülmeyi, üretmeyi, keşfetmeyi…
Ama tüm bunları Allah’ın helal çizgisinden sapmadan, manevi değerlerime sadık kalarak yapmayı tercih ediyorum.
Biliyorum ki gerçek huzur, kalpte iman, niyette samimiyet varsa gelir.
Elbette kuluz; hatasız değiliz. Ama Rabbim affedicidir, yeter ki kalbimiz temiz, yönümüz O’na açık olsun. Bugüne dek birini bilerek hatta bilmeyerek dahi üzmedim. Beni kıranlara karşı haklı cevaplarım olsa bile, intikam yerine affı seçtim. Çünkü inanırım ki, affetmek, kalbi en hafifleten zaferdir.
Ve biliyorum ki kalıcı başarı, “ben” değil, “biz” diyebilen gönüllerin eseridir.



Yazıdan Tasarıma: Ekonomik Zihin ile Estetik Ruhun Dansına Davetlisiniz
Ekonomiye ve aile şirketlerine yönelik yazılarımın temelinde her zaman bir inanç yatıyor: Köklü değerlerle geleceği tasarlamak mümkün.
Yeni yayımlanan “Aile Şirketleri Yönetimi ve İkinci Kuşak” adlı kitabımda da bu anlayışı merkeze aldım. Türkiye’deki aile şirketlerinin dinamiklerini, kuşaklar arası geçişte yaşanan kırılmaları ve sürdürülebilirlik mücadelelerini yakından inceledim. Ancak sadece ekonomiyle sınırlı kalmayan, hayatın farklı yönlerinden beslenen bir bakış açısı geliştirmeye önem veriyorum.
Hobim olan moda ve takı tasarımları, bu üretkenliğin yaratıcı boyutunu temsil ediyor. Ekonomik yazılarla zihinsel bir zenginlik kurarken, moda ve tasarım yoluyla estetik ve kültürel bir ifade alanı oluşturuyorum. Her bir takı, her bir koleksiyon parçası; tıpkı aile şirketlerinin kültürel mirası gibi, geçmişten geleceğe uzanan birer hikâye taşıyor.
Gelecek yazılarımda hem aile şirketlerinin dönüşümünü hem de tasarım odaklı düşünmenin kurumsal yapılara katkılarını keşfetmeye devam edeceğim.
Hayatım boyunca spor, yalnızca fiziksel bir aktiviteden öte; disiplinin, tutkunun ve anı yaşamanın bir parçası oldu. Lise yıllarımda masa tenisinde İzmir üçüncüsü olma gururunu yaşadım. Küçük bir raketle büyük bir odak gerektiren bu spor, bana hızlı düşünmeyi ve stratejik hareket etmeyi öğretti.
Tenis ise en keyif aldığım sporlardan biri. Rakipten çok kendinle yarıştığın bir oyun gibi… İstanbul’daki bir turnuva sırasında efsane tenisçi Venus Williams ile tanışma fırsatı yakalamam, bu tutkumun ilham verici bir anısı olarak hafızamda yer etti.
Golf ise bambaşka bir dünya. Konsantrasyonun, sabrın ve doğayla uyumun oyunu… Henüz düzenli olarak oynayacak vaktim olmasada, kısa deneyimlerim bana bu sporu ilerde daha derinlemesine keşfetme isteği verdi.
Futbola olan ilgim ise çocukluk yıllarıma dayanıyor. Babamla birlikte gittiğimiz maçlar, hem aile bağlarımızı pekiştiren hem de futbol sevgimi pekiştiren özel anılardı. Hâlâ sahada iyi top oynarım diyebilirim.
At binme yolculuğum İstanbul Atlı Spor Kulübü’nde başladı, sonrasında Kemer’de devam etti. Atlarla kurulan bağ, sporun ötesinde ruhsal bir deneyim… Ancak bu sporda ilerleyebilmek için hem at sahibi olmak hem de haftalık ciddi bir vakit ayırmak gerekiyor. Şimdilik ara vermiş olsam da, bu tutku içimde hep canlı kalıyor.
Hayatım boyunca bana eşlik eden tüm bu deneyimler; sporun, doğanın, dostluğun, ailenin ve tutkuların bir arada nasıl büyük bir zenginlik oluşturduğunu gösterdi. Hepsi, sağlığın ve hayatın kıymetini daha iyi anlamamı sağladı. Ne de olsa sağlıklı bir beden ve zihin, Allah’ın bize en büyük hediyesi.
Mevlânâ’nın dediği gibi: “Şükret ki sağlıklısın; çünkü beden bir han gibidir, sağlık onun içindeki sultandır.” İşte bu yüzden, her yeni gün uyanıp nefes alabildiğim için minnettarım; içimdeki tutkuları yaşamaya, paylaşmaya ve yeni anlamlar bulmaya devam edeceğim.