Bazı yerler vardır, gittiğinizde sadece bir gezi yapmış olmazsınız; geçmişle bugünü, doğayla insanı,
sessizlikle anlamı aynı anda yaşarsınız. Kapadokya işte tam olarak böyle bir yer. Türkiye’nin
kalbinde yer alan bu eşsiz coğrafya, sadece fotoğraflarda güzel görünen bir turistik yer değil. Adım
attığınız andan itibaren sizi içine çeken, her taşında tarih kokan, hem ruhunuza hem gözünüze hitap
eden bir bölge.
ATV İle Vadiler Arasında
Kapadokya’yı gezmenin en heyecan verici yollarından biri ATV turları. Sabah erken saatlerde
başlayan bu tura katıldım. Kaskımı taktım, motor çalıştı ve vadi yollarında ilerlemeye başladım.
Tozlu patikalardan geçerken peri bacalarının arasından süzülmek, güneşin kızıllığı yavaş yavaş ufku
boyarken Göreme Vadisi’ne doğru ilerlemek… Anlatması kolay ama yaşarken insanın içi titriyor.
ATV’yle doğayla bütünleşmek, klasik bir turistik gezi değil; adeta bir keşif yolculuğu gibi.
Balona Binmedim Ama O Anı Yaşadım
Evet, belki binlerce kişinin yaptığı gibi balona binmedim. Ama sabah ezanı ile birlikte gözlerimi
gökyüzüne çevirdiğimde, orada süzülen rengarenk balonları görmek, inanın en az binmek kadar
etkileyici. Güneşin doğuşuyla birlikte gökyüzüne yükselen onlarca balon, vadiye hafif bir sis
çökerken Kapadokya’nın taş rengi siluetleri… Her şey sanki duruyor ve sadece o an var. İnsan ister
istemez içinden bir dua eder gibi bakıyor gökyüzüne.
Asmalı Konak’ın İzinde
Kapadokya’yı televizyon dizilerinden tanıyanlar için Ürgüp ayrı bir anlam taşır. Özellikle Asmalı
Konak dizisinin çekildiği konak, hâlâ ziyaretçilere açık. Ben de oraya uğradım. Avlusuna adım
atınca diziden tanıdık birçok sahne gözümde canlandı. Taş duvarlar, avlunun ortasındaki küçük
çeşme, konak içindeki eski eşyalar… Hepsi sanki zamana direnir gibi.
Konak çevresinde birçok küçük restoran ve kafe var. Genelde ailelerin işlettiği bu yerlerde alkollü
içecekler bulunmaz; tam bir Anadolu mutfağı sizi bekliyor. Özellikle testi kebabı, saç tava, kuru
dolma ve kabak tatlısı oldukça meşhur. Mekanların çoğunda tandır ekmeğiyle yapılan kahvaltılar da
sunuluyor. Hem temiz hem lezzetli. Ayrıca gözünüz gibi bakılan küçük bahçelerde yemeğinizi
yerken, üzüm bağlarını izleyerek vakit geçirebiliyorsunuz.
Manevi Duraklar: Sessizlik ve Dua
Kapadokya sadece doğa harikası değil; aynı zamanda çok sayıda manevi durağa da ev sahipliği
yapıyor. En etkileyici yerlerden biri Hacı Bektaş-ı Veli Türbesi. Burası sadece bir ziyaret değil, bir
içsel yolculuk aslında. Türbe çevresi çok sade ama huzurlu. Dua eden insanları gördüğünüzde,
buranın ruhani havasını daha derinden hissediyorsunuz.
Bir başka önemli durak da Üçhisar’daki camiler. Özellikle Kale Camii ve çevresi, hem tarihi
mimarisiyle hem de huzurlu ortamıyla dikkat çekiyor. Sessiz bir köy camisinde vakit geçirmek,
yoldan geçenlerle selamlaşmak, namaz kılmak veya sadece oturup dinlenmek bile burada bir başka.
Kaymaklı Yeraltı Şehri: Sessizliğin Derinliği
Kapadokya deyince yeraltı şehirlerinden bahsetmemek olmaz. Ben Kaymaklı Yeraltı Şehri’ni
gezdim. Yerin metrelerce altında kurulan bu yaşam alanları, savaş zamanlarında sığınak olarak
kullanılmış. Dar koridorlardan geçerken insan kendi içine dönüyor adeta. Sessizlik, taş duvarların
içindeki yankılarla birleşince zamanın ne kadar göreceli olduğunu anlıyorsunuz.
Gidenin Bir Daha Gelmek İstediği Yer
Kapadokya, sadece fotoğraflık bir doğa harikası değil. Gittiğinizde yaşanmışlıklarla, derin
duygularla dolu bir yolculuk sunuyor. Herkesin aradığı huzur, belki de tam da bu topraklarda saklı.
Sessizliğiyle konuşan vadiler, tarih kokan taş evler, dua edilen türbeler, dizilerden tanıdık

sokaklar…
Henüz gitmediyseniz, bu yazı size bir davet olsun. Kapadokya, sadece gezilecek değil, tatil
süresince yöre halkı gibi yaşanacak bir şehir…